Birinci tekil şahıs olarak duyulsa da, üçüncü tekil/çoğul şahıs olarak zaman zaman rastlanan vurgulama. Nedir efendim birinci tekil şahısta ifade edilen şekli;ben de kürdüm diye bir cümle başlar ve ardına "ama"lı cümleler sıralanır. ve ardı ardına sıralanan cümleler çoğu zaman bu vurgunun sahibinin kendi cümleleri de değildir. Beyne zerkedilmiş fikriyatın bir savunma mekanizması sürecindeki tezahürüdür. Oysa Kürt olmak, Kürt sorununa taraf olunduğu anlamına gelmiyor. Bu kürdüm vurgusu ile başlayıp ama ile devam eden cümleler tam da muktedirin istediği, duymak istediği merciden dile gelen cümlelerdir. Ha bunları dile getiren bunun farkında mıdır? Çoğunlukla değildir. Kimi zaman geliştirilen savunma mekanizmaları, kimi zaman olağan şüpheli durumuna düşülen bir durumda[hala yeri geliyor bunu derken buluyorum kendimi] ama her halükarda muktedirin diline teslimiyetin ifadesidir.
kürt olmak kürt sorununda taraf olunduğu anlamı taşımıyor dedik. Kürt sorunu bu ülkede kendi kimliği ile var olmak isteyenlerin sorunudur. Ve sorunun tarafları da kimliğinden vazgeçmek istemeyenler ve muktedilerlerdir. Dolayısı ile "Ben de kürdüm" demekten ziyade sonrasında gelen cümleler bu sorunda hangi tarafta olunduğunu belirliyor. Aynı şey Alevi sorunu, ya da türban sorunu gibi konularda söylenen "dahi anlamında de" içerikli cümleler kuran ve kendini doğal olarak bu sorunun tarafı olarak görenler için de geçerli. "Benim annem de başörtülü" ama türban yasağını savunuyorum demek muktedirin dediklerini tekrardan öte değildir. Ya da ben de aleviyim deyip muktedirlerin ezberi tekrarlanınca da bu problemde aleviden yana olunmuyor.
Örneğin akp'nin 70 kürt milletvekilinin olması devletin ezberinden kurtulunmadıkça Kürt sorununda taraf olduğu anlamı taşımıyor. Ya da CHP'nin başında Kürt ve Alevi birinin olması da devletin dilinden kurtulmadıkça taraf olduğu anlamına gelmiyor. Evet kürt sorununun ana akım taşıyıcısı BDP/DTP çizgisi ama bunun ordan da yeterince temsiliyet bulduğunu söylemek mümkün değil.
http://www.radikal.com.tr/radikal2/iyi_cocuk_kurt-970118
Bunun, "..de kürd-", Üçüncü tekil şahısta ifadesi de, ölen askerlerin ardından yakılan ağıtlar Kürtçe olunca, "şehitler de kürt" gibi bir alt metinle ortaya çıkmakta. Oysa bu durumda da şiddetin mağdurunun Kürt sorununda taraf olduğu anlamı taşımıyor. Burda eğer bir taraf olma durumundan bahsedilecekse o da pkk sorununda taraf olma durumudur. Yani bir kişinin[burda kürdün]
Kürt sorununun uzun vadedeki bir sonucu olan pkk konusunda mağdur olması, kürt sorunu konusunda devlet ile aynı tarafta olduğu anlamı taşımıyor. Tersine sorunun kaynağı olduğu gibi çözmesi gereken de devlet olduğu için, ve bu konuda ağır davrandığı için, hem kürt sorunu konusunda hem de sorunun bir yansıması olan pkk ve terör[kaynağı hangi taraf olursa olsun oluşan şiddet ortamı] sorunu konusunda da mağdur konumuna düşüyor. Ve kürt sorununda taraf olsun olmasın bu sorun yansımaları yalnız türkiyeyi değil, tüm ortadoğuyu, hatta küresel genişlikte dünyayı içine almakta. Ha bu sorundan etkilenenler de çoğunlukla mağdur ve mazlum pozisyonunda oluyor ama azınlıkta olsa bundan nemalanan da var. Kürt sorununda mağdur pozisyonunda olan zaten mağdur bu konuda, hem pkk hem kürt sorunu konusunda taraf olanlar katbekat mağdur pozisyonunda zaten. bu konuda muktedirden taraf olanlar da çoğunlukla kazanan tarafta değil. Gün geliyor en yıkıcı haliyle yüzleşmekte bu sorunla.
Kısaca kürt sorunu çözülmedikçe, sorunun tarafları ikna olmadıkça, bu sorundan nemalanan azınlık bir kesim dışında, sorununun kazananı yok. Hal böyleyken "ben de kürdüm" deyip muktedirin diline teslim olmak sorunu çözmüyor. Dahi anlamında de içeren cümlelere konu olan diğer kimlik sorunları gibi.