6 Haziran 2008 Cuma

İran

Türkiye deki resmi, ve de kimi zaman halka da sirayet etmiş, anlayışın doğu(orient) ve "doğulular"a bakış açısı malum. Fakat iran bu kemikleşmiş bakış açısından çok öncede öteki olmak için içinde parametre bulunduruyordu. Cumhuriyet sonrası, misak-ı milli sınırları içersindeki doğuluların durumu malum. doğunun güneyinde kalan ve ecnebilerin orta doğu dedikleri bölgeye yayılmış arapların bu dönemden sonra sahip olduğu paye ise osmanlıyı arkadan vurma payesiydi[benzer bir bakış açısının, benzer bir ayrışma olan kuvayı milliye-osmanlı ayrışmasında sergilenmemesi ise biraz düşündürücü]. daha da ötesinde "onlar" araptı, pisti, müslümanlık adı altında türkleri sömürmüş bir kültürdü. bu bakış açısı araplara sempati ile yaklaşan ülkenin kimi kesimi(özellikle dindar kesimi) tarafından başlarda paylaşılmamış olsa da, zamanla aşılanan “türklük bilinci”nin içinde fazlasıyla barındırdığı milliyetçi, kimi zaman da ırkçı öğeler bu bilincin halk tabakasına da yayılmasına neden olmuştur. sonuç olarak yüzyıllarca birbiri ile aynı hava ve ortamı paylaşmış halklar birbirine yabancılaşmış ve sanki hiç tanışmamışlar gibi biribirine yabancılaşmıştır.

Başta da dediğim gibi iran öteden beri bu topraklardakiler için ötekilik öğelerini içinde barındırıyordu. Osmanlı döneminde sahip olduğu şii kimliğinden dolayı ötekiliği hem çoğunlukla sünni olan halk tarafından, hem de yönetim tarafından paylaşılıyordu. bunun halk tarafından paylaşılmasında baştakilerin ne kadar payı vardı bilmiyorum ama, aynı coğrafyada olan ve benzer çıkarları olan rakip iki devletin(osmanlı-safevi), kimliğin o zamanki en güçlü öğesi olan mezhep kimliğini kullanması şaşırılmayacak bir durum. ama bu kullanılmamış olsa bile şii iran ın, araplar da olduğu gibi, halkın baştakilere rağmen sempati ile yaklaşmaları gibi bir şansı olmadı. örneğin, onca yıllık ötekileştirme çabalarına rağmen bugün bile, bu topraklardaki insanlar araplara oryantalist bakış açısı ile yaklaşmamayı başarabiliyorsa, ve bu şanstan iran adına bahsedilemiyorsa, bunun iran ın şiiliği ile önemli bir ilişkisi var.

iran ın osmanlı dönemindeki ötekiliği cumhuriyet sonrasına da taşınmış birkaç mirastan birisi sanırım. aslında belki de iran, osmanlı döneminde öteki olmasa bile, doğudakilerin topluca ötekileştirilmesinden o da payını alacak resmi anlayışın ve de zamanla halkın bakış açısıyla yine öteki olacaktı. ama iran osmanlı döneminde zaten ötekiydi, sonrasında bunun için ekstra bir çabaya gerek yoktu. dolayısı ile iran çoğu zaman bahsi geçmeyen bir ülkeydi.

Tam da iran buralardaki halkın gözüyle, gıyaben, Arapça konuşan(azımsanmayacak insanın böyle olduğunu sandığını gördüm), deveye binip kumdan çöllerde gezen bir toplum iken(bakış açısı tanıdık sanırım) islam devrimi gibi bir hadise gerçekleşti. bu noktadan sonra durum, duvarın ardında var olan, varlığı sadece gölgesinden bilinen bir varlıktan gelen korkutucu seslerin sahibi ile ilgili kişinin kafasında oluşturduğu tasavvura benzedi. o zamana kadar varlığı gölgesinden anlaşılan mahluk ile ilgili, bundan sonra kafada oluşan tasavvurda baş öğe çıkarttığı korkutucu seslerdir. iran da varlığı yıllarca gıyaben bilinen bir ülkeydi ama ne zaman ki islam devrimi gerçekleşti, o güne kadar varlığı bu topraklarda, pek umursanmayan iran ile ilgili kafalardaki tasavvurlarda islam devrimi baş parametreydi. kısaca artık bir korku unsuruydu. zaman zaman bu korku unsurunu yakından tanımak için tebdili kıyafet ile “haberciler” gönderiliyor, korkunun hiç de yersiz olmadığına, korkmakta ne kadar haklı oldunduğuna dair her haber de, insanlar bundan daha mutlu oluyor ve bundan mazoşist bir zevk alıyordu.

Yani iran bu toprakların insanlarının gözünde öncesinde şiilikten, sonrasında doğululuktan hep ötekiydi. islam devriminden sonra ise gözlerde artık korkunç bir hal aldı. benim gözümde ise farsça nın ve de geçmişteki köklü medeniyetlerin ve de en önemlisi bugüne kadar taşınmış kültürlerin ülkesi. bugün bir islam felsefesinden, biliminden bahsediyorsak bunu 9. ve 14. yüzyıllar arasındaki endulus ekolü kadar iran ekolüne de borçluyuz. ve her şeye rağmen iran, burdaki ve ordaki baştakilerden azade, gözümde değeri değişmeyecek bir kültürdür.